MALATYA ARAPGİR İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

OKUL YÖNETİCİ VE ÖĞRETMENLERİYLE DÖNEM SONU DEĞERLENDİRME TOPLANTISI YAPILDI

2020 - 2021 Eğitim Öğretim yılı 1. dönem sonu değerlendirme toplantıları tüm okullarımızda okul yönetici ve öğretmenlerimizin katılımıyla çevrimiçi yapıldı.
OKUL YÖNETİCİ VE ÖĞRETMENLERİYLE DÖNEM SONU DEĞERLENDİRME TOPLANTISI YAPILDI

2020 - 2021 Eğitim Öğretim yılı 1. dönem sonu değerlendirme toplantıları tüm okullarımızda okul yönetici ve öğretmenlerimizin katılımıyla çevrimiçi yapıldı.

Arapgir İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Sadık ÖZDEMİR' in bu toplantılardan esinlenerek kaleme aldığı ve 12.02.2021 tarihinde  Arapgir Postasında da  yayımlanan "EĞİTİM GÜNDEMİMİZ, PANDEMİ VE YANSIMALAR" başlıklı değerlendirme yazısının tamamını sayfanın devamında okuyabilirsiniz.

 

16-02-202116-02-202116-02-2021

16-02-202116-02-202116-02-2021

 

EĞİTİM GÜNDEMİMİZ, PANDEMİ VE YANSIMALAR

'Pandemi ile imtihanımız',  'normallerimizin yeniden kodlanışı', 'zor zamanların eğitimi' gibi birçok başlıkla salgının hayatımıza etkisi ve bizden yansımaları özetleyebiliriz. 2020-2021 Eğitim öğretim yılında bir dönemi ve pandemi sürecinde yaklaşık bir yılı geride bıraktık. Öğretim yılının ikinci dönemi için hem yüz yüze, hem de uzaktan eğitim planlamamızı tamamladık. Duamız; İlçemiz, ilimiz, ülkemiz ve tüm insanlık için hayırlı olması yönünde.

Bu yazımız öğrenci, öğretmen, eğitim yöneticileri, mülki amirler, veliler, STK'lar, yazılı ve görsel basın, sosyal medya kullanıcıları kısaca sürecin tüm paydaşlarını ilgilendirecektir. Soyut olarak belirteceğim kişiler, çalışmalar, yaşanan süreçler, bu sürecin öznesi ve nesnesi konumunda bulunan tüm paydaşları... Birilerinin; " Evet bu bizim ilçe", "bu bizim okul", "bu bizim öğretmenimiz" diyeceklerini; birilerinin "bahsedilen öğrenci benim", "bu öğretmen benim", "bu benim çocuğum", "bu sorumluluk sahibi! veli benim", "bu yönetici bizim okulun yöneticisi", "bahsedilen hayırseveri tanıyorum", "o hayırseverle iletişime ben geçtim",  dediğini duyar gibiyim. Süreç boyunca köşe başlarında, "görünmeyen maskeleri ile sürekli olumsuz algı oluşturup karamsar bir tablo çizenler de anlamıştır ki; Kazananlar her daim önde olanlardır...

Kimler vardı sahada? Neler yapıldı. Anlatmaya kelimeler kifayetsiz, sayfalar yetersiz... Evet, ateş düştüğü yeri yakarmış.  Ateş çemberinde yaşananları hissetmekte bile aciz kaldık. Çevremizde sevdiğimiz, saydığımız, tanıdığımız birilerini bir süredir göremiyoruz. En yakınımızın cenazesine bile yetişemedik. Gazete haberlerinden, sosyal medyadan duyup da taziye diledik. Ama bir gerçek vardı, bu bir imtihandı ve mücadele eden kazanacaktı. Bu mücadeleyi ülke olarak verdik, veriyoruz. 

Salgın sürecinde evde kaldık ama uzak olmadık. Günün farklı saatlerinde teknolojik imkânları kullanarak okul/kurum müdürlerimizle toplantılarımızı gerçekleştirdik. Aynı şekilde Okul Müdürlerimiz de öğretmenleriyle çeşitli programlar üzerinden uzaktan çevrimiçi (online) toplantılarını yapmaya devam ettiler. Yaşanan süreçte karşılıklı iletişimlerimiz normal sürece göre daha da arttı. Çalışma hayatında bir rahatlık gibi algılayanlar olabilir ancak, biz böyle bir rahatı sevmedik ve alışamadık. Halk arasında " rahatlık battı" diye bir tabir vardır. Evden çıkmamak, sosyalite adına her şeyden mahrum olmak, sanal bir eğitim ve iletişime mahkûm olmak rahatlık ise; bu rahatlık en çok biz eğitimcilere ve öğrencilere battı. Öğretmenlerimiz birilerinin algıladığı gibi ne bu rahatlığa ne de tembelliğe namzet değil. Daha fazla yoruldular ve sürecin sancısını çok daha fazla hissettiler. Bu durumu en çok da öğrenci velilerimiz takdir edecektir.

Dönem sonunda okul yönetici ve öğretmenlerimiz ile yaptığımız uzaktan bağlantılı canlı değerlendirme toplantılarımızda konuşulanların özellikle tüm paydaşlar tarafından bilinmesi belki de önümüzdeki dönemler için eğitime bakışımızda ufuk açıcı olacaktır. Uzaktan canlı dersler asıl gündemimiz idi.  En çok kurulan cümleler; " Öğretmenim sesim geliyor mu", Çocuklar sesimi duyuyor musunuz"  "Ben geldim öğretmenim" veya soru sorulunca kurulmayan cümleler, sessizlik ve bağlantıların kesilmesi... Yüz yüze eğitimde olduğu gibi çok farklı duyguların yaşandığı nice hatıralar biriktirip tarihe notlar bıraktık ve hep birlikte belki de yüzyılda bir yaşanabilecek bir sürece de tanıklık ettik. Ancak sesini duyamadığımız öğrencilerimiz de az değildi. Tableti yoktu, bilgisayarı yoktu, internet paketi yoktu veya yetersizdi. Bulunduğu mahallede İnternet bağlantısını sağlayacak altyapı yoktu.

Uzaktan eğitim sürecinin başlamasıyla birlikte ivedilikle okullarımızdaki Bilişim Teknolojileri Sınıflarını EBA Destek Odasına çevirdik ve canlı derslere ulaşım aracı olmayan ya da internet erişimi sınırlı olan öğrencilerimizi yönlendirdik. Tabi tüm imkânları olduğu halde yine de çevrimdışı olanlar da yok değildi. Bakanlığımızın sağlamış olduğu 115 tablete ek olarak hayırsever işadamlarımızın ve onlarla iletişimi sağlayan İlçe Kaymakamımız ile eğitim gönüllülerinin katkıları ile toplamda 250 adet tablet dağıtımı ile öğrencilerimizin derse katılımlarını artırmaya çalıştık. Tablet desteği sağlanan bazı öğrenci ve velilerinin diğerkamlık göstererek 'ihtiyacımız yok, bizden daha kötü durumda olanlara verin' diyerek geri  çevirmesi çok anlamlıydı.

Eğitim Programının uygulanması, telafiler ana gündemlerimizden birisi oldu. Eğitim programlarının, müfredatın uzaktan eğitime rağmen olması gereken şekilde yetiştirildiği hatta önceki yıllardan daha rahat yetiştirildiği öğretmenlerimizin genel kanaati oldu. Tabi burada akla şu sorular geliyor; Müfredat yetişti ama öğrenciler ne kadar anlamış oldu? Aktarma düzeyini sağlıklı bir şekilde ölçme imkânı oldu mu? Muhakkak ki sağlıklı bir geri dönüt alınamadı. Mutlaka süreci en iyi geçiren öğrencilerimiz yüzde yüze yaklaşan bir verime ulaşmışlardır. Ancak derslere yeterince katılımını sağlayamadığımız veya derslere katıldığı halde yüz yüze eğitimdeki kadar verim alamadığımız öğrencilerimizin oranı az değildi. İlçemizde çok az sayıda olan Suriyeli öğrencimizi de derslere katmakta sıkıntı yaşadık.

Sürecin en büyük talihsizliğini yaşayan ilkokul 1. Sınıf öğrenci ve velileri oldu diyebiliriz. Öğrencilerimizin normal süreçte olduğu gibi okumaya geçmiş olmalarından mutlu olduk haliyle. Ancak mesele sadece okumaya geçmek değildi. Öğrencilerin en önemli hatıralarını biriktirdikleri, samimi ve kalıcı arkadaşlıklarının temelini attıkları süreci evde geçirmiş olmalarının eksikliğini ve burukluğunu atmaları kolay olmayacaktır. Liselere Geçiş Sınavına (LGS) hazırlanan 8. sınıf öğrencileri ile Yüksek Öğretim Kurumlarına Geçiş Sınavına (YKS) hazırlanan 12. sınıf öğrencilerimiz salgın sürecinden olumsuz etkilendiler. İlçemizdeki tüm ortaokul ve liselerde hayata geçirdiğimiz İl düzeyinde yürütülen "Başarı Rehberim Öğretmenim" projesi ve okullarımızın özel destek programlarımız ile sınav öğrencilerimizi destekledik. Proje kapsamında sınava hazırlanan tüm 8. ve 12. sınıf öğrencilerimiz için Eğitim Koçları belirledik. Eğitim koçlarımız okul rehber öğretmenleri işbirliği ile öğrencilerimize çalışma programları hazırladılar. Öğrenci ve velileri ile sürekli iletişim içerisinde oldular, motivasyonlarına katkı sağladılar. Haftalık soru takibi yaparak öğrencilerimizin eksikleri ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasını sağladılar. Yine öğrencilerimize sınava yönelik kaynak desteği sağladık.  

Yine yaşanan süreçte sınav öğrencilerimize yönelik online denemeler yapıldı ancak, yüz yüze yapılan denemeler kadar verimli olmadığı, sonuçların da gerçeği tam olarak yansıtmadığı görüldü. Tedbirler kapsamında okullarımızda yüz yüze denemeler yapılarak öğrencilerimizin akademik başarı durumlarını daha net gördük ve gerekli tedbirleri almaya çalıştık.

Pandemi sürecinde Beden Eğitimi ve Fiziki Etkinlikler, Görsel Sanatlar, Müzik gibi dersler de canlı derslerle yeni bir form kazandı. Canlı derslerde özellikle ilkokul ve ortaokul düzeyindeki öğretmenleri ile spor yapan, şarkı söyleyen, resim çizen öğrencilerimizin mutluluğu görülmeye değerdi. Pandemi sonrası öğrencileri rehabilite etme adına bu derslerin öğretmenlerine daha çok iş düşeceği anlaşılıyor.

Değerlendirme toplantılarımızda öğretmenlerimizin "Velilere öğretmenliği öğretiyoruz", ifadesinin içerisinde gizlenen derin mesajları algılamaya çalıştığımızda; hakikaten velinin öğretmenin ve öğrenmenin ortağı olduğu bir süreci yaşadığımızı müşahede ettik. Çünkü okuldaki yük büyük ölçüde eve taşınmış ve velinin desteğine, denetimine geçmişti. Artık okuldaki nöbetçi öğretmen ve hatta eğitim yöneticisi, öğrenci velisiydi. Öğretmenin ve öğrencinin derslerini okul müdüründen çok velilerimiz gözlemliyordu. Okul müdürlerimiz öğretmenlerimizin derslerini belli periyotlarla ziyaret ederken, bu süreçte öğrenci velileri her gün derslere öğrenme ortağı ve gözlemci olarak katılmış oldular. Öğretmenlerimiz de derslerini anlatırken sadece ekrandaki öğrencilere değil, görünmeyen katılımcılara, ailenin diğer bireylerine de anlattıkları bilinciyle hareket ediyorlardı. Toplantılarda eğitim yöneticisi ve öğretmenlerimizin "Bu süreçte biz öğretmenlerin saygınlığı arttı", "Öğretmenlerin kıymeti anlaşıldı", " Öğretmenlik mesleğinin zorluğunu velilerimiz de anlamış oldu" gibi değerlendirmelerinin de hakikatini anlamış olduk.

Ders saatlerinin azaltılması yönünde öğretmenlerimizin fikir beyan etmeleri, eğitimdeki başarılarının sebebini irdeleyen bir gazeteciye Finlandiya'nın önceki eğitim bakanının "bizde öğrencilerin okulda kalma süresi günde 4 saattir.  Okulda dersler yoğun evde ödevlendirme azdır. Çocuklar daha çok sosyal becerilere yönlendiriliyor,"  sözlerini  hatırlattı. Ayrıca kendisine sorulan matematik öğretmeninin "bizim en büyük önceliğimiz öğrencinin mutluluğunu temin etmektir" demesi de bir hayli düşündürücüydü.

  Öyleyse içinde bulunduğumuz süreç milletçe eğitime bakışımızı gözden geçirmek için bir fırsata dönüştürme vakti olabilir mi? Okullarımızda, dört duvar arasında bu kadar süre geçirip ve her geçen gün kurs, egzersiz vs. gibi başlıklarla bu süreyi daha da artırıp, ama bir türlü tatmin olamadığımız ve yetmeyince özel kurumlara yönlendirdiğimiz, haftanın yedi gününe öğretim planladığımız çok sevdiğimiz çocuklarımıza bir dönüp bakalım. Onları çok sevdiğimiz için mi hep gelecekte yaşatıp,  bu gününü heba ediyoruz?

Müfredatta nicelik olarak her zamankinden daha iyi durumda olmakla birlikte nitelik olarak neredeyiz? Uzaktan eğitim süreci için önemli bir handikap da ölçme değerlendirme konusu oldu. Çünkü yeterince ölçemedik. Ölçme bir amaç gibi görülünce de haliyle endişesini taşıdık. Şu soruları eğitimciler olarak daha çok sormalıyız kendimize; " Ölçmek için mi öğretmek, öğretmek için mi ölçmek?" "ölçme sistemi değişmeli midir? "

 Okul öncesinden üniversite yıllarının sonuna kadar (ortalama 4-25 yaşları)  olan hayatımız nasıl geçiyor? Hayatımızda aile ortamında geçirilen yıllar sevgi ve saygının en tatlı ve anlamlı yaşandığı yıllar... Günlerimizin en verimli, en dolu dolu yaşanması gereken saatleri (08.00-05.000) nerede geçiyor? Çoğunlukla kapalı alanlar ve dört duvar arası... Peki, zaten evde olunması gereken zamanlar eğitim öğretim yükünü bir miktar alamaz mı? Mesela öğretim faaliyetlerinin bir bölümünün öğrencinin uzaktan çevrim içi olarak farklı platformlarda ve hatta kendi hızında ilerleyebileceği imkânları sunarak planlanması; diğer bir bölümünün ve özellikle eğitim faaliyetlerinin yüz yüze olacak şekilde planlanması, insanın mutluluğu, başarısı, istidadı yönünde gelişimine daha fazla katkı sağlamaz mı? Öğrenci daha mutlu oldukça daha insani, daha medeni ve kendisiyle barışık olacaktır. Yoksa test robotuna dönüştürdüğümüz çocuklarımız hayattan ve insani birçok değerden kopuk yaşamaya mahkûm olacaktır. Öğretmen ve velilerimizin gayretleriyle normale geçiş süreci ve sonrası daha verimli geçirilerek kaynaşma, paylaşma, yardımlaşma, empati kurma, aidiyet duygularını geliştirme, sosyal sorumluluk, sevgi, saygı, özgüven gibi eğitim adına değerli kazanımların telafisi sağlanmalıdır.

Canlı derslere katılım ilkokul ve ortaokul düzeyinde % 80-90'lara ulaşırken maalesef liselerde % 50'yi geçemedi. Bilgi aktarmada canlı dersler öğretmenlere avantaj sağlarken yaparak ve yaşayarak öğrenmenin sağlanması noktasında onları zorladı. Özellikle köylerde yaşayan öğrenciler ile iletişim ve canlı derslere katılımlarını sağlamakta sıkıntılar yaşandı. Öğrencilerin kamera ve mikrofonlarını kapatmaları, sorulara cevap vermemeleri, derslere aktif olarak katılmamaları sebebiyle öğretmenlerimiz zaman zaman duvara ders anlattıkları hissine kapıldı,  motive olmakta zorlandı.  Yüz yüze derste verilen ödev/etkinliklerin kontrolü sağlanabilirken canlı derslerde sağlıklı dönüt almak zor oldu. Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonlar karşısında daha çok zaman geçiren öğrencilerde oyun oynama ve sosyal medyaya takılma isteği arttı. İlgisiz öğrencileri canlı derslerde kontrol altında tutmak, derse katılımlarını sağlamak öğretmenlerimizi çok zorladı.

 Derse neden katılmadıkları öğretmenler tarafından aranıp sorulduğunda mazeretini heyecanla "öğretmenim ineğimiz doğum yaptığı için derse katılamadım" diyerek öğretmenini duygulandıranlar da oldu. Ancak her türlü imkânı olup imkânsızlar kadar derslere katılım sağlayamayan öğrencimiz ve bu duruma razı velilerimiz de yok değildi

Eğitimde veli katkısı olmadan işlerin yürümediği görüldü. Bazı velilerimizin yüz yüze eğitimden daha iyi bir şekilde katkı sağladığı görüldü. Özellikle özel eğitimde anneler çok daha ilgiliydi ve süreci çok iyi yönettiler. .. Bazı velilerin süreci tatil olarak gördüğü için sürece destek vermekte sıkıntı yaşadığı;  bazılarının ise sürece uyum sağlamalarının zaman aldığı görüldü

Yaşanan süreçle ilgili okul idareci ve öğretmenleriyle yaptığımız toplantılarda yürütülen çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulunduk. Sürecin getiri ve götürüsü üzerinde yaptığımız fikir alışverişlerinde bu sürecin bizler için milat olduğu kanaati pekişti.  Sürecin bir kayıp olmadığını; kayıp olarak düşünülen birçok şeyin telafisinin mümkün olduğunu; aksine bizler için kalıcı kazanımlar bıraktığını, eğitimde paradigma dönüşümü yaşamak adına fırsatlar barındırdığını görmüş olduk. Bu kazanımlardan birkaçını sayacak olursak:

·         Teknolojiyi kullanma hususunda istek ve yeterliliklerimiz ile kullandığımız yöntem, yaklaşım ve yeniliklere karşı tutumlarımızı gözden geçirdik.

·         Canlı derslerde beden dilini kullanamayınca, daha çok konuşmak zorunda olduğumuzun ve dolayısıyla dili daha etkili kullanma gereğinin farkına vardık. İletişim dili hususunda da daha donanımlı olmak gerektiği; öğretmenlik mesleğinin yeni bir perspektif ile öğrenci ve veliler üzerinde daha etkin ve saygın bir konuma getirilmesinin zorunluluğu ortaya çıktı.

·         Dil hususunda yetersizliklerimizin farkına vardık. İngilizce başta olmak üzere yabancı dil eğitimine ağırlık verilmesi ve verilen eğitimin kalıcı olabilmesi için de pratik yapılabilecek ortamların sağlanmasının elzem olduğunu gördük.

·         Yüz yüze eğitimin, öğrenciye yakın olmanın, onunla göz iletişimi sağlamanın,  ne kadar önemli olduğunu, aslında çok kıymetli saatlerimizi ne kadar hovardaca heba ettiğimizi kısıtlılık döneminde anlamış olduk.

·         Bir öğrencinin öğretim adına herhangi bir konuyu okula ve öğretmene ihtiyaç duymadan farklı kanallardan, sanal ortamlardan, eğitim portallerinden de öğrenebileceği; ancak öğretmen ile öğrenci arasında ders aktarımından öte özel  ve müstesna bir ilişki olduğu,  dolayısıyla öğrencilerimiz ile duygusal bağ kurmanın gereği müşahede edildi.

·         Eğitim ve öğretimin bir şekilde telafisinin olduğu ancak bizlerin asıl telafi edilemeyecek insani değerlere yönelmemiz gerektiği hususunu daha net anlamış olduk.

·         Gönlüne giremediğimiz öğrencinin yüz yüze eğitimde bile bizden uzak; gönlüne girilen öğrencinin  uzaktan eğitimde bile yanı başımızda olduğunu hissettik. Uzaktan rehberlik yapmanın öğrenci ile öğretmenleri birbirlerine kenetlediğini gördük.

·         EBA ve çeşitli online platformlar üzerinden öğrencilere yönelik verimli ders çalışma teknikleri, soru çözüm teknikleri, internet bağımlılığı ve bilinçli internet kullanımı vb. sunumlar, velilere yönelik çeşitli seminerler düzenlendi.

·         Sahip olduğumuz maddi ve manevi imkân, kıymet ve değerlerimizin farkındalığı hususunda hassasiyetimiz gelişti.

·         Teknolojiyi üretme, kullanma isteğinin artmasına vesile oldu. Ayrıca zor zamanların insanımızın teknoloji üretmedeki potansiyelini de açığa çıkardığını ve toplumsal bir özgüven artışını da beraberinde getirdiğini gözlemledik.

·         Öğretmenlerimizin mesleki gelişimi için tam bir fırsata dönüştü. Bakanlığımızın mesleki gelişim seminerlerine en çok ağırlık verdiği bu süreçte uzaktan onlarca eğitim faaliyetlerine katılan öğretmenlerimizin olduğunu görmek önemli bir teselli vesilesi oldu.

·         Velilerimiz çocuklara yaklaşım hususunda kendilerini geliştirdiler. Çünkü bu süreç veli ile öğrenci ve öğretmen iletişiminin en güçlü olduğu dönem oldu. Öğrenciye yaklaşım hususunda öğretmen veli işbirliği ile çözümler üretildi. Tabi ki veliler arasında " iyi veli", "etkili veli" ,"sorumluluk sahibi veli" olarak kabul ettiğimiz velilerimiz çoğunlukta olsa da sınıfta kalan velilerimiz de yok değildi. Dolayısıyla veli eğitiminin önemi daha çok hissedildi.

·         Velilerin desteği olmadan uzaktan eğitim sürecinin yürümediği görüldüğünden verimliliği arttırmak için veli ile iletişim ve iş birliği en üst düzeye çıkarıldı.

·         Yüz yüze eğitime katılımda sıkıntı yaşayan öğrencilerin uzaktan eğitim sürecine de katılım sağlamada sıkıntı yaşadığını gözlemledik. Ancak uzaktan eğitim sürecinin bilinçli öğrencinin yararına olduğunu da müşahede ettik.

·         Öğretmenlerimiz bu süreçte Bakanlığın ve İlimizin soru yazım komisyonlarına katılarak kendilerini geliştirdiler.

·         Okumaya ve okuduğunu anlamaya ağırlık verildi. Kitap okuma saatleri düzenlendi, okunan kitaplar müzakere edildi.

·         EBA Destek Odalarında öğretmenlerimiz gönüllü olarak nöbet tutarak öğrencilerimizin canlı derslere erişimine katkı sağladılar. Bu fedakârlık öğrencinin öğretmenine olan bağlılığını perçinledi.

·         Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimle birlikte her zaman hayatımızın bir parçası olmaya devam edeceği anlaşıldı.

Eğitimciler olarak salgın dönemi eğitim sürecinin gayet başarılı geçtiği hususunda hemfikiriz. Cumhurbaşkanımızın liderliği ve Milli Eğitim Bakanımızın koordinasyonu, mülki amirlerimiz, eğitim yöneticileri, öğretmen ve öğrenci gayretleri, Okul Aile Birlikleri, öğrenci velileri,  eğitim gönüllüleri ve diğer eğitim paydaşlarının katkılarıyla bu başarıyı sağladık. Bundan sonra da eğitim paydaşları olarak yapabileceğimiz en büyük katkının, çocuklarımıza sevgi, şefkat ve merhametle yaklaşmak, onların insani ve ahlaki yönlerinin gelişimine katkı sağlamak ve onların bizler için çok değerli olduklarını hissettirmek olacaktır.

M. Akif Mah. Ömer Baba Cad. No11 Arapgir / MALATYA - 04228113457

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.